top of page

Başka bir yere girdiğimizde, bize ait olmayan, herhangi bir aidiyet hissetmediğimiz, bütün objelerin başkalarının olduğu, bilmediğimiz seslerle dolu, hangi konumda hissederiz kendimizi? Dışarda gibi mi? Rahatça eleştirebileceğimiz bir yerdeyiz sanki... Kimse de karışmaz ve eleştirdiğimiz için bizi eleştiremez... Bu durumda rahatça yerin dibine batırabiliriz mi? Bütün sinirimizi, öfkemizi, kinimizi, nefretimizi çıkartabiliriz bu yerden, bu yerde olup bitenden... Bu bize ve karşımızdakine ne katar... Paylaştıkça büyür mü o leş enerji? Benim gibiler aldırmamayı ve gittikçe "numb" olmayı seçiyor bunu biliyorum... Hissizleşme böyle böyle oluyor zaten, sevmekten kaçarken değil, etraftaki nefretten kaçarken.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sürekli kitap okuyan, sürekli düşünen, sürekli fikir yürüten, dinleyen, soran, araştıran, gören insanla, bunların hiçbirini yapma zahmetine girmeden sadece bunları yapanları taklit ederek yaşayan insa

Kendiliğinden karakteri oturmayan zamanında 'kendini tanımak' adına hiç bir çabaya girmemiş, sadece çoğunluğa uyarak yaşamış insanların bu akıntıdan kurtulamaması ve kendilerini kıyaslamalar ve benzet

Melbourne'da gittiğim pırıl pırıl bir marinanın, bir Türk Festivali düzenlendiğinde, 2 saat içinde bir çöplüğe dönüştüğüne şahit oldum. Sanırım bu yaşadığım Türk insanını; kendi evine, kendisinin olan

bottom of page