top of page

Güncelleme tarihi: 12 Nis

Bazı insanlar hayatlarını dramatize etmeye o kadar düşkünler ki başkalarının acıları ancak kendi hikayelerini desteklediği ölçüde önemli ve büyük olabiliyor. Kendi dramlarını desteklemeyen hiç bir hayat hiç bir acı onlar için önemli değil...

Güncelleme tarihi: 12 Nis

Sürekli kitap okuyan, sürekli düşünen, sürekli fikir yürüten, dinleyen, soran, araştıran, gören insanla, bunların hiçbirini yapma zahmetine girmeden sadece bunları yapanları taklit ederek yaşayan insanlar belli bir proje dolayısıyla bir araya getirilse ve biri onlara eşit olduklarını söylerse, bu nasıl bir adaletsizlik olur, o taklit eden kişi o eşitliği bırakır mı? Diğer kişi demoralize olmaz mı? Pozisyonları belirleyen kişinin insan sarrafı olması gerekmez mi? Ya da doğru vasıflara göre bu kararları verdiğinden nasıl emin olunur? Oldukça sığ vizyonuyla, amacıyla, bildiği herşeyi ezberleyerek öğrenmiş, hiç kafa yorarak anlamamış biri ona verilen bu üstünlüğü bırakmak gibi erdemli denebilecek bir davranışta bulunur mu? Ama her gün o insanlar bu fırsatı bir şekilde yakalıyorlar... Ve o hayatını gerçekten, gerçek niyet ve amaçlarla gelişime, doğruya adamış ve bunu yapabilme yetisini çalışa çalışa veya doğal yollarla edinmiş kişiye nasıl gereksiz ve boşa bir enerji kaybı, sinir testiyle karşılaştırmış oluyor hayat....

Karakteri kendiliğinden oturmamış olan, zamanında 'kendini tanımak' adına hiç bir çabaya girmemiş, sadece çoğunluğa uyarak yaşamış insanların bu akıntıdan kurtulamaması ve kendilerini kıyaslamalar ve benzetmeler üzerinden ve hatta markalar üzerinden tanıyan, betimleyen insanların bu kadar çok olması çok rahatsız edici. Kendinden memnun olmayan insanların da başkalarının olumlu yanlarını takdir etmeleri beklenemiyor zaten...

bottom of page